11 Eylül 2009 Cuma

Funny İmage





Read rest of entry

23 Nisan

Read rest of entry

Babam Ve Oglum

Read rest of entry

Kirmizi Cizgiler

Read rest of entry

Ramazan Boldurtmem!

Read rest of entry

Hak Hukuk

Read rest of entry

10 Eylül 2009 Perşembe

Howard Zinn - Anarsizm Uzerine ( Roportaj )



Howard Zinn 85 yasinda Boston Universitesi'nde emekli siyaset bilimi profesoru. 1922'de Brooklyn-New York'ta fakir gocmen bir ailenin cocugu olarak dunyaya geldi. Erken yaslarda butun caliskan ve isine duskun Amerikalilarin inandigi sekliyle "Amerikan Ruyasi" vaadinin sadece bir vaat ve ruya oldugunu fark etti. II. Dunya Savasi sirasinda BirlesIk Devletler hava kuvvetlerine katildi ve "European Theatre"da bombardimanci olarak gorev yapti. Bu, adil savas diye bir seyin olmadigina dair inancini guclendiren bir deneyim oldu onun icin. Ayrica bu, siradan insanlarin cektigi acilarin ve verilen kurbanlarin her zaman sadece ayricalikli azinligin cikarlari icin kullanildigi sosyo-ekonomik duzenin gercek yuzunu bir kez daha ifsa etti. Genclik yillarini tersanelerde calisip ebeveynlerine yardim ederek ve ailesine katki saglayarak gecirmesine ragmen, II. Dunya Savasi'ndan sonra 1958'de doktora tezini basariyla verdigi Columbia Universitesi’ne basladi. Daha sonra Atlanta’da sadece siyahî kadinlarin bulundugu Spelman Koleji'nde Tarih ve Sosyal Bilimler bolumu baskanligina atandi. Burada iken aktif olarak yurttas haklari hareketlerine katilma firsati buldu. Baslangicindan itibaren Vietnam Savasi'na karsi duzenlenen eylemlerin icinde yer aldi. Sonraki yillarda ise baska ve daha iyi bir dunya icin mucadele eden hareketlere katildi. Library Journal'da "Amerikan halkinin politik ve ekonomik olarak somurulen ve durumlari gormezden gelinen insanlarinin gozunden gosterisli ve hareketli bir tarihi" olarak tanitilan "A People's History of United States"in de dâhil oldugu yirmiden fazla kitabin yazaridir. Son kitabi, Zinn'in son birkac yilda yazdigi buyuleyici makalelerin toplandigi "A Power Governments Cannot Suppress". Sevilen radikal tarihci, hâlâ dunyanin cesitli yerleri ile ABD'de ders vermeye, ozgur ve adil bir toplum icin ilerici sosyal hareketlere aktif olarak katilarak mucadele etmeye devam ediyor.

Ziga Vodovnik, Ljubljana Universitesi Sosyal Bilimler Fakultesi Siyaset Bilimi docenti. Verdigi dersler ve arastirmalari anarsist teori/pratik ve Amerika'daki sosyal hareketler uzerine. 2008'in sonlarina dogru "Anarchy of Everyday Life - Notes on anarchism and its Forgotten Confluences" isimli kitabi yayimlanacak.

Ziga Vodovnik: 1980'den bu yana ekonomik kuresellesme surecinin gunden gune daha da guclendigine sahit oluyoruz. Solun buyuk bir kismi bir ikilemle karsi karsiya. Ya yabanci ve kuresel sermayenin kontrolune engel teskil eden ulusal egemenligin guclendirmesi icin calismak ya da simdiki kuresellesme seklinin disinda ulus-disi ve esit oranda kuresel bir alternatif icin caba gostermek. Bu konu hakkindaki gorusleriniz nelerdir?

Howard Zinn: Ben anarsistim ve anarsist ilkelere gore ulus devletler gercek insancil bir kuresellesmeye mani oluyorlar. Belli bir acindan kapitalistlerin ulusal bariyerleri asmaya calistigi kuresellesme, kapitalist kuresellesmeye -geleneksel kuresellesme fikrine- karsi insanlarin kuresellesmesine, ulusal sinirlarin karsisinda insanlari kuresel olarak bir araya getirmeye ve ulusal sinirlari umursamayan hareketlere bir firsat yaratiyor.

ZV: Bir keresinde Pierre-Joseph Proudhon "Ozgurluk duzenin kizi degil anasidir" diye yazmisti. Ulus devletin sonrasinda ve otesinde bir yasami nerede goruyorsunuz?

HZ: Ulus devletlerin otesinde? (Gulusmeler) Bence ulus devletin otesinde yatan ulusal sinirlarin olmadigi ve ayni zamanda orgutlenmis insanlarin oldugu bir dunya. Ulus olarak degil, gruplar olarak, kolektifler olarak orgutlenmis insanlar. Ne ulusal ne de hicbir sinir olmadan. Hicbir sinir, pasaport ve vize olmadan. Bunlarin hicbiri. Islevine bagli olarak farkli buyukluklerde kolektifler, birbiriyle iletisim icinde. Kendine yeterli kucuk kolektifleriniz olamaz cunku bu kolektiflerin kaynaklari farkli olacak. Bu anarsist teorinin ele almadigi konulardan biri ve belki de onceden ele alinamayacak, cunku kendini uygulamada var etmesi gerekebilir.

ZV: Degisimin kurumsallasmis parti politikalariyla mi yoksa itaatsizlik, paralel yapilar insa etmek, alternatif medya kurmak gibi degisIk araclarla mi gerceklestirilebilecegini dusunuyorsunuz?

HZ: Var olan yapilar araciligi ile calisirsaniz yozlasirsiniz. Secimlere istirak eden ve su ucuncu adayi mi bu ucuncu adayi mi desteklemeliyiz diyerek vahsi tartismalara giren BirlesIk Devletler solunda da gorebileceginiz gibi, ilerici bir orgutlenme olsa bile atmosferi zehirleyen politik sistem yoluyla calisirsaniz yozlasirsiniz. Bu, secim politikalariyla ideallerinizden uzaklasacaginiza dair kucuk bir ipucudur. Bana gore hareket noktasi temsili hukumetler, oy verme, secim politikalari acisindan dusunmek degil de sonunda sistemi alasagi edebilecek sosyal hareketler orgutlemeyi, is yerlerinde orgutlenmeyi, mahallelerde orgutlenmeyi, kolektifler halinde orgutlenmeyi dusunmek olmalidir. Once otorite tarafindan insanlara yapilanlara direnmek, sonra da kurumlari devirmek icin yeteri kadar guclenmeyi dusunmek olmalidir.

ZV: Kisisel bir soru. Sandiga gidiyor musunuz? Oy kullaniyor musunuz?

HZ: Evet. Her zaman degil, bazen. Degisiyor. Cozumun bu olmadigini bildiginiz halde, bazen bir adayin digerine tercih edilebilecegine inaniyorum. Bazen daha az kotu olanin digerinden o kadar da farki olmayabiliyor. O zaman ya oy vermiyorsunuz ya da ikili parti sistemini protesto etmek icin ucuncu bir partiye oy veriyorsunuz. Bazen de ilk bakista iki aday arasindaki farklar onemli gorunuyor ve bu durumda biraz daha iyi olani, daha tehlikesiz olani secmenin anlasilir bir sey olduguna inaniyorum. Fakat secilenin kim oldugunun onemi olmaksizin asil sorunun, onun kim oldugu degil ne tur sosyal hareketlere istirak ettiginiz oldugunu unutmadan. Cunku tarihsel olarak sunu gorduk ki guclu bir sosyal mucadele varsa, ofiste kimin oturdugu o kadar da onemli degil. Ofiste kim olursa olsun, Cumhuriyetci ya da Demokrat, guclu bir sosyal hareketiniz varsa ofisteki insan, hareketinizin gucune saygi duymak, ona yol vermek zorunda kalacaktir.

Bunu 1960'larda gorduk. Richard Nixon daha az kotu degildi, en berbatiydi, fakat onun yonetiminde savas eninde sonunda bitirildi. Cunku Vietnam direnisinin gucu kadar savas-karsiti hareketin gucuyle de ugrasmak zorunda kaldi. Oy verecegim, fakat oy vermenin hayati olmadigina, orgutlenmenin onemli olduguna dair her daim bir uyaniklikla. Bazi insanlar bana secimle ilgili soru sorduklarinda, bu adayimi yoksa su adayi mi destekleyeceksiniz diye soracaklardir. Benim cevabim "Bir dakikaligina, oy verdigim sirada, bu adayi destekleyecegim. O anda A'yi B'ye tercih edecegim. Fakat secim sandigina gitmeden ve onunla isim bittikten sonra insanlari orgutlemeye yogunlasacagim, secim kampanyalarini degil." olur.

ZV: Anarsizm bu baglamda hâlâ bir cesit zorbalik -cogunlugun zorbaligi- oldugu icin temsili demokrasiye karsi cikiyor. "Cogunlugun secimi" fikrine, cogunlugun goruslerinin her zaman ahlaki olanla cakismadigini belirterek muhalefet ediyor. Thoreau bir keresinde, sosyal yasalara ya da genel goruse karsi olsa bile inancimizin emrettigi yonde davranma zorunlulugumuz oldugunu yaziyordu. Bu goruse katiliyor musunuz?

HZ: Kesinlikle. Rousseau, eger yuz kisilik bir grubun parcasi isem, doksan dokuz kisinin sirf cogunluk olduklari icin beni olumle cezalandirma hakki var midir diye soruyordu. Hayir, cogunluk haksiz olabilir, cogunluklar azinliklarin haklarini cigneyebilir. Cogunluk yonetiyorsa hâlâ kolelik var demektir. Nufusun % 80'i, % 20'sini kolelestirdi. Cogunluk yonetiyorsa sorun degil mi? Bu, demokrasinin kusurlu tarafi. Demokrasi halkin orantili ihtiyaclarini, sadece cogunlugun ihtiyaclarini degil azinligin ihtiyaclarini da hesaba katmalidir. Ayrica ozellikle medyanin kamuoyunu manipule ettigi toplumlarda cogunlugun tamamiyla haksiz ve kotu olabilecegini hesaba katmalidir. Yani evet, insanlar inanclarina gore davranmalidir, cogunlugun secimine gore degil.

ZV: Anarsizmin BirlesIk Devletlerdeki tarihsel kokleri nelerdir?

HZ: Anarsizmle ilgilenmenin problemlerinden biri gorusleri anarsist olmasina ragmen kendini anarsist olarak isimlendirmeyen bir suru insan olmasi. Kelime ilk olarak 19. yy ortalarinda Proudhon tarafindan kullanildi, fakat aslinda Avrupa ve Amerika'da Proudhon'a onculluk eden anarsist fikirler vardi. Ornegin, anarsist olmayan ve kendisini anarsist olarak adlandirmayan Thomas Paine'in hukumetten suphe eden bazi fikirleri vardi. Ayrica Henry David Thoreau. Anarsizm kelimesini bilmiyordu ve anarsizm kelimesini kullanmiyordu fakat Thoreau'nun dusunceleri anarsizme cok yakindir. Tum yonetim sekillerine karsi saldirgan bir tutum icindeydi. Eger anarsizmin BirlesIk Devletlerdeki izini surersek, muhtemelen Thoreau en son ulasabilecekleriniz icinde anarsizme en yakin Amerikali olurdu. Ozellikle Alman anarsistlerin Avrupa'dan Amerika'ya gelmeye basladigi Ic Savas'a kadar, anarsizmden gercek anlamda bahsedemezsiniz. Aslinda ilk onlar orgutlenmeye basladilar. Anarsizmin ilk olarak orgutlu bir guc olarak Amerikan kamuoyunda bilinir hale gelmesi Chicago'daki Haymarket Olaylari'na rastlar.

ZV: ABD'deki cagdas anarsizmin temel esin kaynaklarini nerede goruyorsunuz? Henry D. Thoreau, Ralph W. Emerson, Walt Whitman, Margaret Fuller'in dâhil oldugu transandantalizmin bu perspektifte esin kaynagi olmasi konusunda ne dusunuyorsunuz?

HZ: Yani, soyleyebiliriz ki transandantalizm anarsizmin eski sekillerinden biridir. Deney-ustuculer de kendilerini anarsist olarak nitelendirmediler ama dusuncelerinde ve literaturlerinde anarsist dusunceler var. Bircok yonde Herman Melville bu anarsist dusuncelerin bazilarini barindiriyor. Hepsi otorite konusunda suphecidir. Transandantalizmin otoriteye ve hukumete yonelen supheci atmosferin yaratilmasinda rol oynadiklarini soyleyebiliriz. Talihsiz bir sekilde, bugun BirlesIk Devletlerde orgutlenmis gercek bir anarsist hareket yok. Kendilerini anarsist olarak niteleyen bircok onemli grup ya da kolektif var ama kucukler. Hatirliyorum da 1960'larda Boston'da on bes (deli!) kisiden olusan bir anarsist kolektif vardi, fakat sonra dagildilar. Ama 1960'larda anarsizm dusuncesi atmislarin hareketleriyle baglantili olarak daha onemli hale geldi.

ZV: Su gunlerde radikal politikada yaratici enerjinin buyuk bir kismi anarsizmden geliyor, ama bu hareketlere dâhil olan insanlarin cok azi kendilerine anarsist diyor. Bunun sebebini ne olarak goruyorsunuz? Aktivistler kendilerini bu entelektuel gelenekle tanimlamaktan utaniyorlar mi, ya da gercek ozgurlesmenin her turlu etiketten ozgurlesmek oldugu sozune mi bagli kaliyorlar?

HZ: Anarsizm terimi gercek anarsistlerin kendileriyle anilmasini istemedigi iki fenomenle butunlesIk hale geldi. Biri siddet, digeri de duzensizlik ya da kaos. Anarsizmin populer algilanisi bir yanda bomba-atmak ve terorizm diger tarafta da kuralsizlik, duzensizlik, disiplinsizlik, herkesin ne isterse yapmasi, karisIklik vs. Iste bu yuzden anarsizm terimini kullanmak icin bir gonulsuzluk var. Fakat gercekte anarsizmin ideallerinin 1960'larin hareketleriyle butunlesIk oldugu dusunulmeye baslandi. Bence buyuk olasilikla bunun en cok aciga ciktigi yer "Ogrenci Siddet-Karsiti Koordinasyon Komitesi" (SNCC)dir. SNCC felsefi olarak anarsizmi bilmemekle beraber anarsizmin karakteristik ozelliklerini benimsedi. Ademimerkeziyetciydiler. Ornegin Martin Luther King'in lideri oldugu "Yedi Hiristiyan Liderlik Konferansi" gibi baska sivil haklar orgutleri merkeziydi. "Renkli Insanlarin Ilerlemesi Icin Ulusal Birlik" (NAACP) New York tabanliydi ve bir cesit merkezilesmis orguttu. Diger taraftan SNCC tamamiyla merkezsizlesmisti. Guney'in her kucuk kasabasinda otonomiyle hareket eden, onlarin tanimiyla Mahalle Sekreterleri vardi. Atlanta’da, Georgia'da ciddi bir otoriteye sahip olmayan ofisleri vardi. Alabama'da, Georgia'da, Louisiana'da ve Mississippi'de mahalle calismasi yapanlar buyuk oranda kendi baslarinaydi. Yerel insanlarla, koylulerle birlikte calisiyorlardi. Ve yani SNCC'nin bir lideri yoktu ve deneyimlerinden dolayi yonetime buyuk bir kusku besliyorlardi. 1960'larin ilk yarisinda, ozellikle liberal John F. Kennedy doneminde hukumet ilerici olarak gorulmesine ragmen, kendilerine yardim etmesi, desteklemesi icin hukumete bel baglamadilar. John F. Kennedy'e baktiklarinda nasil davrandigini gorduler. O, Guney'deki siyahî insanlar icin esit haklar mucadelesine hic de sicak gozle bakiyordu. Guney'e ayrimci yargiclar atiyordu, ayrimcilara istediklerini yapabilmeleri konusunda destek veriyordu. Yani SNCC ademi-merkeziyetciydi, hukumet karsitiydi, lidersizdi fakat anarsistler gibi gelecek toplum icin vizyonlari yoktu. Uzun vadeli dusunmuyorlardi, gelecekte ne cesit bir toplumumuz olabilecegini sorgulamiyorlardi. Acil problem olan irkci ayrima yogunlasmislardi. Fakat tutumlari, calisma sekilleri, orgutlenme bicimleri, soyleyebiliriz ki anarsist cizgideydi.

ZV: Anarsizm kelimesinin asagilayici (yanlis) kullaniminin, insanlarin ozgur olabilecegi fikrinin iktidardakiler icin cok korkutucu olmasinin dogrudan bir sonucu oldugunu dusunuyor musunuz?

HZ: Suphesiz. Anarsist fikirler iktidardakileri suphesiz korkutuyor. Iktidardaki insanlar liberal fikirleri hos gorebilirler. Reform dedikleri fikirlere katlanabilirler ama devlet olmamasi, merkezi otoritenin olmamasi fikirlerini hazmedemezler. Yani anarsizm tasavvurunu anarsizm vahsi ve kaotiktir izlenimi yaratmak amaciyla alaya almak onlar icin cok onemli. Bu onlarin isine gelir, evet.

ZV: Siyaset bilimi teorisinde analitik olarak anarsizmin iki temel akimini tanimlayabiliriz. Avrupa’yla sinirli kolektivist anarsizm ve diger yanda ABD ile sinirli bireyci anarsizm. Bu cozumlemeci ayrima katiliyor musunuz?

HZ: Bu bana gore yapay bir ayrim. Her zaman oldugu gibi, arastirmacilar kategoriler yaratarak ve hareketleri kategoriler icine koyarak islerini kolaylastiriyorlar. Fakat bunun dogru oldugunu dusunmuyorum. ABD'de bireyci anarsizmi benimseyen insanlar elbette olmustur, fakat ayni zamanda 1880'lerin Chicago'sunda ya da SNCC orneginde oldugu gibi orgutlenmis anarsistler de var. Sanirim Avrupa'da da ve Amerika'da da, Avrupa'da anarko-sendikalizmin Amerika'dakinden daha guclu hale gelmesi disinda, iki tur anarsizmin belirtilerini de gorebiliriz. Bu arada Amerika'da bireyci anarsizmle sinirlandirilamayacak anarko-sendikalist orgut IWW de var.

ZV: Devrim ile sosyal ve kulturel evrim arasindaki ikilem hakkindaki dusunceniz nedir?

HZ: Bu konuda bircok farkli sorun oldugunu dusunuyorum. Bunlardan biri siddet konusu ve bence anarsistler bu konuda anlasmazlik icindeler. ABD'de bu anlasmazligi gozlemleyebilirsiniz, hatta sadece tek bir insanda bile. Olumunden sonra, 1960'larda aniden onemli bir figur haline geldiginde, anarsizmi ABD'nin on planina getiren Emma Goldman’da. Emma Goldman, Henry Clay Frick suikastina taraftardi, ama hemen sonra bunun dogru yol olmadigina kanaat getirdi. Arkadasi ve yoldasi Alexander Berkman siddet fikrini tamamiyla bir tarafa birakmadi. Diger yandan bir sekilde anarsist olan Tolstoy ve hatta Gandhi gibi siddetsizligi savunan insanlar da var.

Araclar konusunda anarsizmin belli basli tek bir karakteristik ozelligi var. Bu ozellik dogrudan eylemdir. Temsili hukumet, secim, yasama gibi toplumun dayattigi sekillerde degil, gucu dogrudan ele alan eylemler. Sendikalar acisindan, anarko-sendikalizm konusunda, dogrudan eylem iscilerin greve gitmesidir ama sadece bu degil, calistiklari endustriyi ele gecirmeleri ve yonetmeleridir. Dogrudan eylem nedir? Guney'de siyahî insanlar irk ayrimina karsi orgutlendigi zaman, hukumetin kendilerine bir isaret vermesini ya da yargiya basvurmayi, dava acmayi, Kongre'den yasa gecmesini beklemediler. Dogrudan eyleme basvurdular; restoranlara gittiler, oturdular ve hareket etmediler. Otobuslere bindiler ve olmalari istenen durumun disinda davrandilar.

Tabii, grev her zaman dogrudan bir eylemdir. Grevle de yasa gecirmesi icin hukumete basvurmuyorsunuz, isverene karsi dogrudan eyleme geciyorsunuz. Soyleyebilirim ki, ustesinden gelmek istediginiz kotuluge karsi dogrudan eyleme gecme fikri, anarsist dusuncelerin ve hareketlerin bir cesit ortak paydasi. Hâlâ anarsizmin en onemli ilkelerinden birinin, araclarla amaclari ayirmamasi oldugunu dusunuyorum. Diger bir deyisle, esitlikci bir toplum istiyorsaniz, esitlikci araclar kullanmalisiniz. Amaciniz savassiz ve siddet icermeyen bir toplum ise, amaciniza ulasmak icin savasi kullanamazsiniz. Anarsizmde araclarin ve amaclarin ayni cizgide olmasini gerektirdigini dusunuyorum. Bu, gercekte anarsizmin ayirt edici ozelliklerinden biridir.

ZV: Bir ortamda Noam Chomsky'e anarsist toplumun vizyonu ve oraya ulasmak icin ne gibi ayrintili planlari oldugu sorulmustu. Onun cevabi "deneyimlemeden hangi problemlerin ortaya cikacagini ongoremeyiz" oldu. Bircok solcu entelektuelin uygulamada deneyimlemek yerine duzgun arac ve amaclar uzerine yaptiklari teorik tartismalara gereginden fazla enerji harcadigini siz de hissediyor musunuz?

HZ: Bence esnekligi surdurebilirseniz fikir one surmek degerlidir. Ornegin Micheal Albert'in Parecon ile yaptigi gibi. Gelecekteki toplumun karbon kopyasini yaratamayiz ama onun ustune dusunmek iyi bir sey. Zihinde bir amaca sahip olmak guzeldir. Gelecekteki toplumun nasil bir sey olabilecegi ustune dusunmek yapici, yardimci, sagliklidir. Cunku bugun yaptiklariniz da size bir sekilde yol gosteriyor. Ama bu tartisma gelecekle ilgili calismalarinizda size engel teskil etmedigi surece. Yoksa su utopyanin mi o utopyanin mi daha olasi oldugunu tartisirken, ayni zamanda ona yaklasmak icin bir seyler yapmis olmuyorsunuz.

ZV: A People's History of The United States kitabinizda bize, ozgurlugumuzun, haklarimizin, cevre standartlarimizin vs. hicbir zaman zengin ve etkili kucuk bir azinlik tarafindan verilmedigini, siradan insanlarin sivil itaatsizlik yoluyla mucadele vermesiyle elde edildigini gosteriyorsunuz. Bu baglamda daha iyi bir dunya icin ilk adimlarimiz ne olmalidir?

HZ: Bence ilk adimimiz kendimizi orgutlemek ve var olan duzene karsi protestolar duzenlemek olmalidir; savasa karsi, ekonomik ve cinsel somuruye karsi, irkciliga karsi vs. Fakat orgutlenmek, amaclarla cakisan, gelecekteki toplumda var olmasi gereken insan iliskilerinin benzeri bir organizasyon yaratmak anlamina geliyor burada. Kendimizi, merkezi otorite olmadan, karizmatik bir lider olmadan, gelecegin ideal esit toplumunun minyaturunu temsil eder sekilde orgutlemek anlamindadir. Yarin ya da gelecek yil bir zafer kazanamayacak olsaniz da, an itibariyle bir model yaratmis oluyorsunuz. Amaciniza ulasamasaniz da, gelecek topluma uygun bir sekilde davraniyorsunuz ve anlik hazlar yaratiyorsunuz.

ZV: Bakunin'in insanin "ozgurluk icgudusu"ne sahip oldugunu bilimsel olarak ispatlamaya ugrasan farkli girisimleri hakkinda ne dusunuyorsunuz? Sadece arzusu degil biyolojik ihtiyaci da oldugunu?

HZ: Bu fikre katiliyorum fakat bunun icin biyolojik kanit bulunabilecegini dusunmuyorum. Ozgurluk icin bir gen mi bulmak zorundasiniz? Hayir. Diger olasi yol, tarihsel olarak insan davranislarinin ustune gitmek olabilir. Insan davranislarinin tarihi, ozgurluk icin arzuyu gosteriyor, ne zaman insanlar baski altinda yasamislarsa ona karsi ayaklandiklarini gosteriyor.
Read rest of entry